Turkey
This article was added by the user . TheWorldNews is not responsible for the content of the platform.

Olaylar Ve Görüşler : Bir 5 Aralık eleştirisi - Prof. Dr. Necla ARAT

Türk kadını, siyasal haklarına genç Cumhuriyetin Laik Hukuk Devrimi ile kavuştu. Türkiye’de kadın haklarının temelinde Türk Medeni Yasası ve laik hukuk düzeninin bulunduğunu hiç kimse yadsıyamaz.

5 Aralık 2022 Türkiye’de kadınların siyasal yaşamda yer almalarının, seçme ve seçilme haklarını kazanmalarının 88. yıldönümü. 

Mustafa Kemal Atatürk’ün ve devrimci arkadaşlarının gerçekleştirdikleri aynı zamanda hem simgesel hem olgusal anlam taşıyan “Kadınlar da siyasette” atılımı, o günlerde 18 kadın milletvekilini TBMM’ye taşımıştı. Ne var ki Mustafa Kemal’in çok önem verdiği bu devrimin bağnazlıkla hesaplaşması, dinsel inancı laiklik ile kişiselleştirmesi gerekiyordu.

Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını kazanması üzerine Türk Kadınlar Birliği’nin 7 Aralık 1934’te Beyazıt Meydanı’nda yaptığı kutlama mitingi 

LAİK HUKUK DÜZENİ

Kadınlar için bir yeniden doğuş sürecini başlatan laiklik ve laik hukuk düzeni, çokeşliliğe, çocuk yaşta evliliklere son vermiş; kız çocukların ve kadınların mirasta ve yargı önünde eşit olduklarını kabul etmiş; boşanmaları belli yasal koşullara ve yargıç kararına bağlamıştı. Laiklikle birlikte, tüm meslek, sanat ve bilim alanları kadınlara açılmış; kız çocuklara eğitimde fırsat eşitliği sağlanmıştı. Böylece kadınlar, özel alandan, ev içinden kamusal alana çıkabilmişlerdi.

5 Aralıklarda genellikle istatistik dökümler yapılıp kadınlarımızın parlamentoya katılım oranlarına dikkat çekilir, kadın milletvekili sayısının artırılma yöntemleri tartışılır. Oysa önemli olan kadınların parlamentodaki sayısal varlıkları ya da konumları değil, kadın haklarından yana yaptıkları somut işler ve laikliğe ilişkin açık, cesur ve kararlı tutumlarıdır. Kadın haklarının da demokratikleşmenin de temelinde laiklik olduğu asla unutulmamalıdır.

Eğer bir ülkede laiklik ilkesi, anayasal düzen (!) içinde siyasal iktidar tarafından ciddi bir şekilde çiğneniyorsa, parlamentoda 8 veya 80 suskun ya da boyun eğmiş kadının bulunması hiçbir şey ifade etmez. Örneğin kadına yönelik şiddetin önlenmesini konu alan ve hukuksal bağlayıcılığı bulunan ilk uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’nin cumhurbaşkanı tarafından iptal edilmesi sürecinde parlamentodaki çok sayıda AKP’li kadın milletvekilinin suskunluk ve tepkisizlikleri bu durumun apaçık kanıtıdır.

KARŞIDEVRİMİN AYAK SESLERİ

Çağdaşlaşma sürecinin her aşaması ile hesaplaşmayı sürdüren bağnazlar, yalnız İstanbul Sözleşmesi’nin değil, “ailenin temelini sarstığını” öne sürdükleri Türk Medeni Yasası’nın, Türk Ceza Yasası’nın, CEDAW (Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi) Sözleşmesi’nin ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Yasası’nın da iptal edilmesini istemektedirler.

Bağnazların hedeflerinde anayasanın 10. ve 41. maddeleri de bulunmaktadır. Bu ve benzeri yakın tehlikeler söz konusu iken kadınlar ve kadın kuruluşları, her 5 Aralık’ta yineledikleri “parlamentoya hangi sayısal oranlarda katılacakları” tartışmasından önce, bir araya gelerek hangi ortak paydaları, tarihsel değerleri, demokratik hak ve idealleri savunacaklarını belirlemelidirler. Her şeyden önce de yeniden doğuşlarını sağlayan laiklik düşüncesini ve laik hukuk düzenini, yasaları İslami referanslara göre düzenlemeyi sürdüren iktidara karşı korkmadan, çekinmeden savunabilmeli; çağdışı eğilimleri yadsıyan toplumsal direnişin öncüleri olmalıdırlar.

Çünkü “Türkiye’de laiklik sorunu olmadığını” öne sürüp bu kavramı CHP’nin söylemlerinden sürgüne gönderen muhalefete karşın, karşıdevrimin ayak sesleri, artık okulöncesini de kapsayarak büyümeyi sürdürmektedir.

PROF. DR. NECLA ARAT

KADIN ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ BAŞKANI