Turkey
This article was added by the user . TheWorldNews is not responsible for the content of the platform.

Mustafa Balbay : Mersin’de tersine işler!

26 Eylül akşamı Ankara çok hareketliydi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun zaman zaman ortaya atılan “istifa ettiğine” dair haber bu kez daha ciddi şekilde yayıldı. Soylu’nun böyle bir istifayı Erdoğan’a mı yoksa Bahçeli’ye mi vermesi gerektiği gibi gereksiz bir tartışmayı açmayalım. Zaten sonuçta görevi başında. 

O gece saat 23.00’e doğru Mersin’in Mezitli ilçesinde polisevine saldırı düzenlendi. Güvenlik güçleri anında yanıt vererek daha büyük bir faciayı önledi. Terör örgütü PKK tarafından yapılan eylemde şehit olan polis memuru Sedat Gezer’e Allah’tan rahmet, yakınlarına ve ülkemize başsağlığı diliyoruz. 

Soylu da görevinin başında bakan olarak anında Mersin’e hareket etti. Ancak sonrasındaki açıklamalar teröre karşı mücadelenin gerçeklerine uygun değildi.

***

Daha şehidimizin kanı kurumadan “olağan şüpheli” bulundu. Erdoğan ve Soylu’ya göre CHP bu saldırının mutlaka bir yerindeydi. Anında CHP’yi de suçlayan açıklamalara giriştiler. Erdoğan’a göre CHP bir “milli güvenlik meselesi” idi. 

CHP 2013’te hapisteki gazeteciler diye rapor yazmış, oradaki kişilerden biri hapisten çıkmış, Mersin eylemine karışmış. Olayın öyle olmadığı ertesi gün anlaşıldı ama ikti-dardakiler kararı vermişti bir kez, asıl suçlu CHP idi. Bunun yanına bir de belediye meclisi eliyle durduramadıkları Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’in kadrolarına dokunacak operasyon ekledin mi, tamam.

Bir haftadır bu konu etrafında polemik yaşanıyor. 

Terör örgütü saldırıyı üstlenmiş, bunun için gerekçeler icat etmiş. İktidar için bu yeterli değil, ille bir yerine CHP koymalı ki siyasal bir getirisi olsun. 

Terör örgütlerinin en büyük gücü ve silahı, bildiğimiz klasik ateşli silahlar değildir. Propagandadır. Örneğin PKK Avrupa’daki ağırlığının yüzde 60’ını propaganda gücü ile oluşturuyor. Türkiye bunu geç anladı, anladığı an gereğini yapmak üzere çabalara girişti. 

Ülke içine dönelim, terör örgütünün her saldırısında siyasetin ortasına da adeta bomba düşüyor. İktidar bunu muhalefete de bulaştırmak için akla gelen gelmeyen her şeyi deniyor. Böylece terör örgütünün ekmeğine yağ sürüyor. Muhalefet de gerçeğin bu olmadığını anlatmaya çalışıyor. Zamanında iktidarın verdiği ödünleri gündeme getiriyor.

Terör örgütü çıksa dese:

- Türkiye’de siyasete ben yön veriyorum. Her eylemim ülkenin her yerinde ses getiriyor!

Bir örgüt için bundan etkili propaganda olur mu?

***

2023 seçimlerine giderken hiç aklımıza getirmek istemesek bile zaman zaman 7 Haziran-1 Kasım 2015 sürecini anımsıyoruz. 7 Haziran 2015’te AKP tek başına iktidar gücünü yitirmişti. Bu nedenle seçim sonuçlarını beğenmedi. 1 Kasım’da yenilenmesini sağladı. Yenilenen seçime giderken kurulan hükümet AKP’lilerin yanı sıra 2 HDP’li bakandan oluştu. Bu zaman diliminde Suruç’tan Ankara Gar katliamına kadar meydana gelen vahşi, karanlık, alçakça olaylarda 500’den fazla yurttaşımız yaşamını yitirdi. 

Bu korku ikliminde yenilenen seçimlerde AKP yeniden tek başına iktidar oldu. Sonucu beğendi!

2023’te yurttaşın sandığa korkuyla değil, umutla gitmesini sağlamak gerekiyor. İktidarın böyle bir umut üretme gücü kalmadı. Elde var Nebati’nin ekonomi tabletleri!

Muhalefet bu gerçeklerin ışığında siyaset üretmeli, Türkiye’ye kucak açmalı...